Ben en çok 30 yaşımı sevdim. Henüz yarısını geçirmişken bu yaşın
bir an durdum ve gördüklerim karşısında kalakaldım. Nasıl da değiştirdi, nasıl
da dönüştürdü hayat beni. Hem de tam olmak istediğim kişiye. Evrildim, hem de
kırılmadan kıvrılarak, eğilerek, yumuşak bir el dokunuşuyla.
“Yapmam! Etmem! Gitmem! Söylemem!” dediklerim her ne varsa
hepsini “Yaptım! Ettim! Gittim! Söyledim.” 30 yıldır kendime koyduğum ne kadar
kural, tabu, duvar varsa hepsini yıkmışım. Ne de güzelmiş böylesi. Hayata direnmek
için uğraştıkça kırılan dallarım, kollarım, kalbim; yorulan zihnim, bedenim,
gözlerim…Hepinizden özür dilerim. Hayatın aslında bir şey yaptığı da yokmuş. Hayata
direnmek dediğim şey kendi önüme, kendi düşüncelerimle yaratıp koyduğum
zorluklarmış. Önce bunu öğrendim: “Hayat, ben istemedikçe bana hiçbir şey
yaşatamaz!” Böyle deyince her günü bayram havasında yaşamıyorsun elbet,
üzüldüğün şeyler de yaşıyorsun, seni üzen insanlarla da muhatap oluyorsun. Ama
o zaman da şunu soruyorum kendime: “Ben bunu niye yaşadım?” “Ben bu insanla
niye bu konuşmayı yaptım?” Eğer yaşadığın kötü olayların nedenlerini fark
edersen ve hangi dersin figüranı olduklarını öğrenirsen evrilerek devam
ediyorsun yaşamaya; ama yoookk dersen ki “Hep kötü şeyler benim başıma
geliyor! Hep aynı adamlar karşıma çıkıyor. Mutlu olamayacağım! Çok yalnızım!”
Sen o dersi iyi öğrenmemişsin ve daha birkaç kez alttan bu dersi alman
gerekecek canım benim ;) Her şeyin bir enerjisi olduğu gibi, sözcüklerin de
enerjisi var. Ağzınızdan çıkan her şeyi yaşar ya da duyarsınız. Kötü kelimeler
kötü enerjiyi çalıştırır ve kötü olayları çağırır hayatınıza; güzel kelimeler
pozitif enerjiyi çalıştırır ve güzel duygular yaşayacağınız durumları, insanları
çeker hayatınıza. Sizin neler yaşamak istediğinizi "soramadığı" için evren, sizin en
çok kullandığınız kelimeleri istediğinizi düşünür ve onu size verir. Ben de bu
yaşımda güzel kelimeler kullanmayı seçtim, gerisi FAZLASIYLA geldi.
Hayat bir sınav değil, hayat bir ders. Ve senin hayatına
giren bütün insanlar sana bir şey öğretmek için girer. Kimi iyi şeyler
öğretir, kimi kötü. Kimi olman gerekeni gösterir sana, kimi asla olmak
istemediğin kişiyi. Ama hepsi bir şey öğretir, bunu unutma. Kimden hangi dersi
alman gerektiğini fark ettiğin anda bambaşka yaşamaya başlarsın. Çünkü
bilirsin, senin için vardır hayatındaki insanlar. Bizim istediğimiz insanlar
girmez hayatımıza, bizim ihtiyacımız olan insanlar girer. Bizim çağrımızdır
yani o yanımızdaki, telefonumuzdaki, kalbimizdeki, hatta nefretle aklımızdaki.
Görevlerini tamamlayana kadar kalırlar, sen dersini aldığında da giderler. Hem
böylece gidenin ardından da üzülmek diye bir şey yaşamamış oluruz eğer “derste”
olduğumuzu bilirsek. “Öğrendim ve gitti.”der, huzurla uğurlarız gideni. Hmm istediğiniz
halde hala başınızdaysa,ne yapsanız da kurtulamıyorsanız o adamdan/kızdan; demek ki daha “öğreti”nizi öğrenmemişsiniz demektir.
30 yaşımın her öğretisindeki payınız için hepinize, hayatıma
giren tüm canlılara teşekkür ediyorum. Şifa bulduğum, farkındalığımın arttığı,
ışıklandığım ve ışık saçtığım bir yaş oldu. Daha çok yolum var, daha çok öğreneceğim
var; ama şunu biliyorum: “Ne düşünürsem, onu yaşıyorum; ne yaşıyorsam, onu
düşünüyorum.”
Diledim ve de oldu. 2019 bana şifa oldu, hepinize de bu
yazım ve 2019’un kalanı şifa olsun.